Periodontoloji, dişin destek dokularını etkileyen patolojilerle ilgilenen diş hekimliği dalıdır. Periodontolojinin tedavi ettiği patolojiler, tipik olarak gingivitis ve periodontitistir. Diş eti iltihabı, diş etlerinde ortaya çıkabilecek geri dönüşümlü bir problemdir. Ancak bu sorun ihmal edilirse periodontitise dönüşebilir. Pyorrhea veya periodontal hastalık olarak da bilinen periodontitis, en derin periodontal dokuları (sementum kökü periodontal ligament ve alveolar kemik) etkileyen inflamatuar bir hastalıktır. Alarm zili görevi görebilecek semptomlar, şunları içerir:
- Diş etlerinde kanama
- Dişlerin günlük temizliği sırasında ağrı
- Ağız kokusu
Zamanında teşhis ve tedavi edilmezse periodontitis, diş kaybına neden olabilir. Periodontal hastalıklara temel olarak yetersiz ağız hijyeni, sigara, diyabet ve aile yatkınlığı gibi tanımlanmış diğer risk faktörleri neden olur. Bakterilerin, dişler ve diş etleri arasında bakteri plağı şeklinde birikmesi, uygun şekilde temizlenmediği takdirde tartara dönüşebilir. Bunlar periodontal cep oluşumu ve diş hareketliliği ile periodontal dokuların tahribatına neden olarak diş kaybına neden olur.
Periodental Hastalık Nedenleri
İyi ağız hijyenine dikkat etmeyen ve hastalığa bireysel yatkınlığı olanlar, periodontal hastalığa yakalanabilir. Özellikle periodental hastalık nedenleri ve destekleyen faktörler şunlardır:
- Yetersiz ağız hijyeni: Periodontitis vakalarının ana nedenidir. Bakteri plağı, önce diş eti iltihabına neden olur ve daha sonra periodontitis haline gelir.
- Sigara: Sigara içenlerin içmeyenlere göre periodontitise yakalanma riski daha yüksektir. Sigara içenlerde bu hastalık genellikle daha hızlı ilerler, daha agresif bir seyir gösterir ve tedaviye daha az yanıt verir.
- Genetik yatkınlık: Bazı insanlar, kusursuz ağız hijyenine rağmen periodontal hastalıktan muzdaripken, diğerleri tartar ve plak kütlelerine rağmen sağlıklı periodontal yapılara sahip olabilirler. Bunun nedeni, popülasyonun yaklaşık %27’sini periodontal hastalığa yatkınlık yaratan bir geni miras almasıdır.
- Stres: Birçok bilimsel çalışma, muhtemelen stresin bağışıklık sistemini zayıflatması nedeniyle stres ve periodontal hastalık arasındaki ilişkiyi vurgulamıştır.
- Hamilelik: Güçlü hormonal dalgalanmalar, diş eti iltihabı ve periodontitisin başlamasını kolaylaştırır.
- Belirli hastalıklar: Esas olarak diyabet ve belirli romatoid artrit formlarının yanı sıra konjenital veya edinilmiş immün yetmezlikler (AIDS vs.) bu sorunu tetikleyebilir.
Periodontoloji Tedavisi
Periodental hastalıkların evresine ve derecesine göre antienfektif tedavi, antibiyotik tedavisi veya cerrahi müdahale gerekebilir. Tedavinin ilerlemesi, bulguların değerlendirilmesinin bir parçası olarak izlenir. Sonuçları garanti altına almak için düzenli aralıklarla destekleyici tedavi uygulanabilir. Diş temizliği, tedavinin önemli bir parçasıdır. Genel olarak periodontitis gibi periodental hastalıkların tedavisi şu adımlardan oluşur:
- Anamnez, bulgular, tanı ve dökümantasyon
Tedavi için ön koşul, hastalığı özgü anamnez, klinik bulgular ve teşhistir. Teşhise bağlı olarak diş hekimleri, tedaviye ihtiyacı olup olmadığına karar verir.
- Periodontolojik bilgi (konsültasyon)
Konsültasyon sırasında hastalar, bulgular ve teşhis hakkında bilgi alırlar. Ayrıca diş hekimleri, tedavinin ilgili adımlarını ve gerekirse alternatiflerini tartışır. Tartışmanın bir kısmı da sigara gibi risk faktörlerini azaltmak için sağlık bilincine sahip davranışın öneminin bir açıklamasıdır. Ek olarak hastalar, diğer hastalıklarla etkileşimler hakkında bilgilendirilirler.
- Konservatif önlemler
Endikasyona bağlı olarak diş koruma önlemleri, periodontoloji tedavisi öncesinde veya sırasında gerçekleştirilir.
- Hastaya özel ağız hijyeni talimatı
Antienfektif tedavi ile bağlantılı olarak hastaya, özel ağız hijyeni talimatları verilir. Öte yandan diş etlerinin iltihaplanma durumu belirlenir. Son olarak diş hekimi, hastaları uygun bireysel ağız hijyeni hakkında bilgilendirir ve onlara olası yardımcıları veya uygulamaları gösterir.
- Antienfektif tedavi
Antienfektif tedavi, erişilebilir tüm yumuşak veya sert tortuların, biyofilmlerin ve diş taşlarının (diş etlerinin altındaki tartar) periodontal ceplerden çıkarıldığı kapalı bir prosedürdür.
- Antibiyotik tedavisi
Özellikle şiddetli formlarda, antienfektif tedavi ile aynı zamanda sistematik antibiyotikleri doktor reçete edilebilir.
- Bulguların değerlendirilmesi
Antienfektif tedavinin bitiminden birkaç ay sonra periodontal bulguların ilk değerlendirmesi yapılır. Elde edilen bulgular, verilerle karşılaştırılarak daha sonraki işlem tam olarak planlanabilir ve tedavi gerektiren diğer periodontal sorunlar belirlenebilir. Gerekirse bulguların yeniden değerlendirilmesi de dahil olmak üzere cerrahi tedavi uygulanabilir. Aksi halde destekleyici tedavi, doğrudan takip eder.
- Cerrahi tedavi
Bazı durumlarda periodontal ceplere cerrahi müdahale gerekli olabilir. Böyle bir işlemin yapılıp yapılmaması için diş hekimi, hasta ile görüşür ve ortak bir şekilde karar verilir.
Periodontal Hastalıklar Nasıl Önlenir?
Diş eti iltihabı veya periodontitis gibi periodental hastalıkları önlemenin en önemli iki yolu şunlardır:
- Yumuşak kıllara sahip bir diş fırçası veya elektrikli diş fırçası ile günde en az iki defa dişleri fırçalamak,
- Diş hekimine düzenli ziyaretler (yılda en az iki defa) yapmak.
Bazı Önemli İpuçları
Diş problemlerinin ortaya çıkmasını önlemek için iyi bir ağız hijyeni sağlamak ve düzenli olarak diş hekimine danışmak çok önemlidir. Bununla beraber diş sağlığı için erken yaşlardan itibaren önlem almak gerekir. Yakın dönemde yapılan bir araştırmaya göre diş eti iltihabı, 18 ile 30 yaşındakilerin %24’ünü ve 60 ile 77 yaşındakilerin ise %27’sini kronik olarak etkiliyor. Bu da iyi diş hijyeninin her yaşta şart olduğunu gösteriyor. Dişlerin fırçalanması, sık değiştirilecek küçük boyutlu yumuşak bir diş fırçası ve florürlü diş macunu kullanılarak yapılmalıdır. Bunlar, dişlere ek koruma sağlar. Ayrıca, dişler arasındaki dar alanlara ulaşmak için diş ipi kullanımı da önemlidir. Tüm bunlarla beraber çiğneme, bakterilerin ürettiği asitlerin yok edilmesine yardımcı olan daha fazla tükürük üretilmesine neden olur. Böylece her yemekten sonra şekersiz sakız çiğnenebilir. Ayrıca, bakterilerin bu toksin üretimini sınırlamak için beslenme rejimine de dikkat etmek gerekir. Şeker, ağızda bulunan mikroorganizmaların en sevdiği maddedir. Bunlar, onları metabolize ederek dişlerin demineralizasyonundan ve dolayısıyla diğer sorunların yanı sıra boşlukların ortaya çıkmasından sorumludur. Bu nedenle şekerli yiyecekler mutlaka azaltılmalıdır.